Mikroenjeksiyon
Tüp bebek tedavisi normal yollardan çocuk sahibi olmayı engelleyen başlıca kısırlık gibi oldukça komplike sorunlara çözüm yolu sunan, birçok teknik ile birlikte yardımcı üreme yöntemlerinden oluşmaktadır. Ülkemizde yaklaşık 3 milyon bebek tüp bebek tedavi yöntemi ile dünyaya gelmiştir. Bu bebeklerin büyük bir çoğunluğu ise, mikroenjeksiyon tekniği ile başarılı bir gebelik sürecinin ardından dünyaya gelmiştir. Mikroenjeksiyon tekniği, baba adayından elde edilen tek bir sağlıklı sperm hücresinin anne adayından elde edilen yumurta hücresine mikroskop altında ince bir iğne ile direkt olarak enjekte edilerek, döllenmeye maruz bırakılmasıdır.
Mikroenjeksiyon yöntemi, sperm sayısı ve hareketliliği yetersiz olan baba adaylarından elde edilen tek bir kaliteli sperm ile çocuk sahibi olabilme imkanını sağlamaktadır. Bu nedenle yumurtayı dölleyebilecek kabiliyete sahip olmayan spermler arasından yalnızca bir adet hareketli ve morfolojik özellikleri yeterli düzeyde olan sperm ile sağlıklı bir döllenme işlemi gerçekleştirildiği için, günümüzde en sık tercih edilen yöntemdir. Yumurta ile bir araya getirilmesinden sonraki aşamalar ise tüp bebek tedavisinde olduğu gibi ilerlemektedir.
Tüp bebek ile mikroenjeksiyon arasındaki fark nedir?
Klasik tüp bebek yani İVF ile anne ve baba adayından elde edilen çok sayıda üreme hücrelerinin laboratuvar ortamında bir araya getirilmesi sonucu meydana gelen embriyolar arasından en kalitesinin seçilmesi ile anne adayının rahmine transfer edilmesidir. Mikroenjeksiyon tekniğinde ise baba adayından elde edilen spermler arasından yalnızca bir tanesinin mikroskop altında özel tibbi iğne ile yumurta hücresinin içerisine enjekte edilmektedir.
Kısacası IVF ile birden fazla üreme hücrelerinin laboratuvar ortamında bir araya getirilmesi sonucu, spermin kendi başına yumurta hücresini döllemesi beklenir. Ancak İÇSİ tekniğinde ise direkt olarak tek bir spermin yumurtaya enjekte edilmesi ile döllenmeye maruz bırakılmasıdır. Bunun dışında tüp bebek ile mikroenjeksiyon tekniği arasında herhangi bir fark bulunmamaktadır. Diğer işlemler de klasik tüp bebek aşamalarında olduğu gibi yapılmaktadır.
Mikroenjeksiyon (İÇSİ) tekniğinin avantajları nelerdir?
Mikroenjeksiyon tekniği ile yumurta içerisine sperm hücresinin direkt enjekte edilmesi ile döllenme ihtimali daha yüksektir. Ayrıca sperm sayısı ve kalitesi yeterli olmayan baba adayları için klasik tüp bebek tedavisinde embriyo elde etmek çok daha zordur. Hatta menide hiç sperm bulunamama azospermi durumlarında ise, tüp bebek tedavi mümkün değildir. Ancak mikroenjeksiyon tekniğinde, baba adayının testislerinden mikro TEŞE ile sperm hücresi elde edilerek, yalnızca bir adet yumurta hücresini dölleyebilecek kabiliyete sahip olan spermle bile döllenme gerçekleştirilebilmektedir.
Mikroenjeksiyon tekniği nasıl uygulanır?
Baba adayının meni örneğinin incelenmesi ile en kaliteli sperm hücresi tespit edilir. Sperm hücresinin hareketliliğini sağlayan kuyruk yapısına zarar vermeden, hassas mikroskobik kateter aracılığı ile alınır. Daha sonra anne adayından elde edilen yumurta hücresinin içine enjekte edilerek, döllenmeye maruz bırakılır. Ancak mikroenjeksiyon işleminden önce anne adayının yumurta hücresinin olgun olduğu metafaz 2 aşamasında olması gerekir.
Kimler mikroenjeksiyon (İÇSİ) tekniğinden yararlanabilir?
- Sperm sayısı çok az ve azospermi vakaları
- Sperm morfolojisinde %95’ten fazla bozukluğun olması
- Daha önce klasik tüp bebek tedavisinde başarılı olamayanlar
- Preimplantasyon genetik tanı (PGD) uygulanacak çiftler
- Açıklanamayan infertilite (kısırlık) vakaları
- İnfertilite nedeni olan anti sperm- antikorların olması
Mikroenjeksiyon tekniği ile gebelik şansı nedir?
Mikroenjeksiyon yöntemi ile elde edilen hamilelik oranları, klasik tüp bebek tedavisine oranla daha yüksektir. Ancak başarıyı etkileyen anne adayını yumurta rezervleri ve yumurta kalitesinin iyi olması halinde, yaklaşık %50-80 arasında döllenme gerçekleşmektedir. Fakat mevcut sorunlara göre elde edilen embriyoların hepsi gebelikle sonuçlanmayabilir.
Mikroenjeksiyon Yönteminde Sperm Seçimi
Hamilelik şansını arttırmak için kaliteli spermlerin seçilmesi gerekir. Kaliteli olarak seçilmiş sperm hücresi görünümü açısından iyi olabilir, ancak sperm hücresindeki kromozom sayısındaki fazlalık, eksiklik ya da olgunluk hakkında fikir veremeyebilir. Sperm hücresinin DNA sında hasar varsa, hamilelik düşükle neticelenebilir. Mikroenjeksiyon yöntemi için, sperm hücresinin seçimi bu yüzden oldukça önem teşkil eder.
Sperm hücreleri özel sistemler ile büyütülür. Bu sayede daha kolay bir şekilde incelenir ve şekil olarak sorunu olmayan sperm hücreleri tespit edilir. Sperm hücreleri tercih edilirken yalnızca şekil bakımından sperm hücreleri incelenmez. Sperm hücresinin şeklinin düzgün oluşu DNA sının düzgün oluşu ya da olgunluğu için bir ipucu vermez. Mikroenjeksiyon yönteminde Sperm slow adı verilen özel sıvılar ile sperm hücreleri ayırt edilir.
Sperm slow ismi verilen solusyonda, överin etrafında yer alan ve överin sperm hücresi seçiminde kullanmış olduğu madde vardır. Bu işlem ile seçilmiş olan sperm hücreleri, olgunluklarını tamamladığından ve daha önceki seçilme yöntemlerine göre yüksek oranlarda normal kromozom yüzdesine sahip olunduğuna dair kesin olarak karar verilebilir. Aynı zamanda mikroenjeksiyon yöntemi ile kaliteli embriyolar sağlanabilir ve daha başarılı sonuçlar elde edilebilir.
Mikroenjeksiyon Yöntemi
Tüp bebek tedavi yöntemi Dünya’da birçok ailenin çocuk sahibi olmasına yardımcı olmuştur. Tüp bebek yöntemi, Türkiye’de ise neredeyse 3 milyon üzeri bebek dünyaya gelmesini sağlamıştır. Bu bebeklerin yaklaşık olarak yarışı mikro enjeksiyon yöntem ile dünyaya gözlerini açmıştır.
İlk mikroenjeksiyon yöntemi ne zaman uygulandı?
Mikroenjeksiyon yöntemi, Türkiye’de ilk defa 1992’de uygulanmıştır. Erkeğe ait kısırlık sorunları için mikroenjeksiyon yöntemi bir devrim niteliği taşır. Sadece erkek kaynaklı kısırlıklarda değil, yumurta kabuğunun sperme geçit vermeyecek kadar kalın olması durumlarında, önceden denenmiş tüp bebek tedavilerinde döllenme sorunu yaşayan adaylarda ve özellikle yaşı ilerlemiş ve yumurtası azalmış kadınlarda mikroenjeksiyon yöntemi uygulanabilir.
Modern tiptaki yardımcı üreme teknikleri; klasik tüp bebek ya da diğer adıyla in-vitro fertilizasyon (İVF) ve mikroenjeksiyon ya da diğer adıyla intrasıtoplasmık sperm enjeksiyonudur (İÇSİ). Tüp bebek ve mikro enjeksiyon arasındaki fark; döllenme şeklidir. Mikroenjeksiyon ya da kısa adıyla İÇSİ, üreme tekniklerinde geliştirilen en son yeniliklerden biridir. Mikroenjeksiyon tekniği ile, sperm, yumurtanın içine direkt olarak girme imkanı bulur.
Mikroenjeksiyon ile tüp bebek yönteminin farkları nelerdir?
Klasik tüp bebek yöntemi yani İVF’de çok fazla sayıda sperm hücresi, laboratuvar koşullarında bir tane yumurta hücresinin etrafına yerleştirilir. Bu spermlerden bir tanesi kendi kendine, yumurta hücresini döller. Burada meydana gelen döllenme, normal yolla oluşan hamileliklerde, spermin yumurta hücresini döllemesine benzer. Yalnızca bu döllenme, anne adayının rahminde değil, laboratuvar koşullarında oluşturulur.
İÇSİ yani mikroenjeksiyon yönteminde baba adayının spermlerinden sadece bir tanesi alınır. Kadının yumurta hücresinin içerisine mikroskopik yöntemlerle enjekte edilir. Bu nedenle bu tekniğe mikroenjeksiyon ismi verilmiştir. Burada, sperm yumurta hücresini kendiliğinden döllemez, yumurta hücresinn içerisine direkt olarak yerleştirilir.
Mikroenjeksiyon yönteminin avantajları nelerdir?
Mikroenjeksiyon yöntemi ile döllenmenin (fertilizasyon) oluşma şansı çok daha fazla olmaktadır.
Sperm sayısı ve kalitesi çok az olan erkeklerde normal tüp bebek yöntemi ile gebelik sağlamak daha zordur. Bu zorluk, azoospermi gibi sorunlar da ise hiçbir şekilde hamilelik sağlanamaması olarak kendini gösterir. Bu erkek hastalarda, mikroenjeksiyon yöntemi ile döllenmeyi sağlamak mümkündür. Çünkü, mikroenjeksiyonda tek bir sperm bile döllenmeyi sağlamak için yeterlidir. Azoospermi olan kişilerde menide hiç sperm bulunamaması durumunda, testisten Mikro TEŞE gibi yöntemlerle sperm hücresi bulunabilir. Mikroenjeksiyon yöntemi ile de bulunan bu spermlerle döllenme oluşturulabilir.
Mikroenjeksiyon nasıl uygulanır?
Mikroenjeksiyon yöntemi için, menideki en kalite sperm kullanılır. Sperm hücresinin kuyruğu hareketsizleştirili ve oldukça duyarlı mikroskopik enjektörler ile alınır. Alınan sperm, enjektör ile yumurta hücresinin içine konur. Bu işlem yapılmadan, yumurta çevresindeki hücreler temizlenir.
Hangi hastalara mikroenjeksiyon (İÇSİ) yöntemi uygulanır?
- Sperm sayısı çok az olan, azoospermi sorunu olan ve mikro TEŞE yöntemi ile sperm elde edilebilecek hastalarda,
- Kısırlığa yol açan nedenlerden biri olarak antisperm-antikor üreten kişilerde,
- Daha önce klasik tüp bebek tekniği ile başarı elde edememiş kişilerde,
- Preimplantasyon genetik tanı (PGD) uygulanacak kişilerde,
- Sebebi açıklanamayan kısırlık sorunu olan adaylarda, mikroenjeksiyon yöntemi uygulanabilir.
Mikroenjeksiyon yöntemi ile döllenme kesinlikle oluşur mu?
Mikroenjeksiyon tekniğinde sperm mikroskopik yöntemler ile yumurta hücresinin içerisine yerleştirilir ancak gene de döllenme garantisi verilemez. Sperm ve yumurtanın kalitesi döllenmenin gerçekleşmesi için oldukça büyük rol oynayan etkenlerdir. Bu nedenle daha kaliteli spermleri seçebilmek için yeni teknikler geliştirilir. Sperm kalitesini belirleyen en mühim faktörlerden biri de embriyoloji uzmanının (embriyolog) tecrübesinin ne ölçüde olduğudur.
Mikroenjeksiyon yöntemi uygulanan adaylarda gebelik oranları nedir?
Mikroenjeksiyon yanı İÇSİ tekniğinde döllenme ve gebelik oranları klasik tüp bebek yöntemine nazaran biraz daha fazladır. Ancak başarı sağlamak için en önemli etken, yumurtanın ve spermin kalitesidir. Anne adayının yaşına göre bu oran değişebilmekte birlikte döllenme şansı genellikle %50-80 arasındadır. Fakat bu döllenmelerin hepsi, bebek sahibi olmakla sonuçlanmayabilir.
Yumurta dondurma işleminin avantajları ve dezavantajları
Kadınlarda yaşın ilerlemesi sebebiyle hamilelik oranlarında düşme gözlemlenmesinin en önemli nedenlerinden birisi, yasin ilerlemesi ile yumurta hücresi kalitesinde azalmaların meydana gelmesidir. Yumurta dondurma uygulamasında yumurta, kadının alındığı yaşın özelliklerini taşır. Bu sebeple de kadın ileri yaşlarında dahi gebe kalabilir. Dondurulup saklanmış ve genç olan yumurtalar, kadının ilerlemiş yaşından etkilenmez. İlerleyen dönemde çözdürülür ve tüp bebek yöntemiyle beraber hamilelik sağlanabilir.
Yumurta dondurma uygulamasının dezavantajı ise, kadınların üreme işlevlerinin bittiği menopoz döneminde ya da sonrasında anne olmanın ne kadar etik olduğudur. Kanser hastalığı olan kadınlar, görecekleri tedaviler sebebiyle anne olamayacaklarından korku duyarlar. Tedavide, vücuda verilen işin tedavisi, ağır ilaçların etkisi sebebiyle kadınların hassas bir bölgesi olan yumurtalıklara hasar verir. Kadınlar iyileşse dahi, yumurtalıklarda geri döndürülemez hasarlar oluşur. Yumurta dondurma tekniği ile, kanser tedavi gören kadınlar iyileşme ardından anne olma yetilerini saklarlar. Yumurta dondurma, yaşı ilerlemiş ya da kanser hastası olan kadınlar için oldukça önemlidir. Kadınlar erken yaşlarda kanser tedavisine başladıklarında, % 90 oranında yumurtalık dokusunu kaybeder. Her kadının, doğumla beraber belirli oranda bir yumurta deposu vardır. Bunlar tükenince kadın, menopoza girer.
Yumurta dondurma teknolojisi kadının anne olma yaşının yükselmesini sağlar
Genç yaşlarında yumurtalarını dondurmuş olan kadınlar, kendilerini anne olmaya hazır hissettiklerinde istedikleri yaşta hamile kalabilir.Bu konuda herhangi bir yaş sınırlaması yoktur. Arzu ederse, 50-60 yaşında dahi bebek sahibi olunabilir. Dondurulmuş yumurta hücresi, dondurulduğu yaşın özelliklerini taşır. Bu sebeple dünyaya gelecek olan bebekler sağlıklı olur. Bu konuda tartışmaya açık olan tek konu ise, geç yaşta anne olmanın ne kadar etik olduğudur.